bağırsak florası

Bağırsak florasının neden bozulduğunu anlayabilmek için öncelikle temel kavramları kısaca tanımlamamız gerekir. Bunlar sırasıyla:

*Flora Nedir?

*Flora Biyoçeşitliliği Nedir ve Niçin Önemlidir?

*Doğumdan İtibaren Floramız Nasıl Oluşur?

*Floramızın Yaşam Döngüsü Nedir?

*Floramıza Zarar Veren Etkenler Nelerdir?

*Floramızı Nasıl Koruruz ve Zenginleştirebiliriz?

*Flora Biyoçeşitliliğini Artırmada ‘’Genetik Hafızamız’’

  1. FLORA NEDİR?

Vücudumuzun belli bölgelerinde (deri, dış kulak yolu, ağız, burun, bağırsaklarımız vs.) bizimle birlikte yaşayan, bizlerin onlara ev sahipliği yaptığımız, onların da bulunduğu bölgenin nemlilik, asit dengesi, biyokimyasal ve enzimatik fonksiyonlarına katkıda bulunan ve aynı zamanda bulunduğu bölgeleri patojen mikroorganizmalara karşı koruyan FAYDALI MİKROORGANİZMALARIN (Mikrop) tamamının ortak adı FLORADIR. Ağızdan anüse (makat) kadar olan bölgedeki floramız da SİNDİRİM SİSTEMİ FLORASI olarak adlandırılır.

  1. FLORA BİYOÇEŞİTLİLİĞİ NEDİR ve NİÇİN ÖNEMLİDİR?

Ağızdan anüse kadar tüm sindirim sistemi boyunca bulunan birbirinden farklı 1000’den fazla flora bakterisi tanımlanmıştır. Her bir flora bakterisinin sistem içerisinde yerleşip yaşadığı bölge farklıdır. Aynı zamanda her bir flora elemanın fonksiyonu da kendine özgüdür ve hayati niteliktedir. Bir insanın sindirim sisteminde 1000’den fazla biyoçeşitliliğin olması mükemmel bir durumdur, fakat ütopik olarak bile mümkün değildir. Ortalama olarak Türkiye coğrafyasında bu biyoçeşitlilik kırsal bölgelerde 100-120 iken metropollerde 50-60 civarındadır. Biyoçeşitlik ile flora bakteri sayısı karıştırılmamalıdır. Tüm sindirim sistemi  boyunca barındırdığımız flora bakterilerimizin sayısı vücudumuzda bulunan tüm hücrelerimizin sayısının yaklaşık 100 katındandan daha fazladır. Bu sayılarlarla floranın önemi sanırım daha iyi anlaşılmıştır. Her bir flora çeşidinden bağırsaklarımızda milyonlarcasını barındırmaktayız. Sindirim sistemimizi bir FABRİKA, flora çeşitliliğini de uzmanlaşmış İŞÇİLER veya MÜHENDİSLER olarak düşünebiliriz. Bir fabrika ne kadar fazla farklı uzmanlaşmış departmana sahip olursa o fabrikadan o kadar kaliteli ürün çıkacağı şüphesizdir. Yani flora biyoçeşitliliğimiz ne kadar kaliteli ve yeterli sayıda ise o kadar SAĞLIKLI, RAHAT, MUTLU, ÜRETKEN, BAŞARILI ve UZUN bir ömür yaşarız.

  1. DOĞUMDAN İTİBAREN FLORAMIZ NASIL OLUŞUR?

Flora doğum öncesi başlayan ve doğumla birlikte zenginleşen bir süreç izler. Annenin sağlıklılık durumu, özellikle gebelik döneminde kullandığı ilaçlar (antibiyotik, kortikosteroid, kemoterapötik ajanlar vb.), beslenme durumu, radyasyon, mevcut hastalıkları, alışkanlıkları (alkol, uyuşturucu, sigara vb.) bebeğin florasını doğum öncesi ve sonrasında etkileyen önemli faktörlerdir. Doğumun şekli flora kazanılmasında önemli bir etkendir. Normal doğum (vajinal doğum) bebeğin flora kazanımında son derece önemli bir süreçtir. Doğum eylemi yaklaşık 2-8 saat arasında gerçekleşir ve bu sürecin tamamı bebeğin yeni floraya temasını ve kazanmasını sağlar. Sezeryanla doğumlar bu flora kazanım sürecinden faydalanamazlar ve bu eksiklik ömür boyu devam eder. Doğumdan sonraki süreçte ise doğduğu ve yaşadığı aile, başta annesi olmak üzere flora kazanmasındaki en önemli kaynaklardır. Kalabalık ve kaliteli floraya sahip bir aileye doğmak flora kazanımı için bulunmaz bir servettir. Doğumdan sonraki özellikle ilk iki yıl olmakla birlikte yedi yaşına kadar edineceğimiz flora çeşitliliğimiz bizim yaşamımızda son derece önemdedir. Aile dışında temasta bulunduğumuz insanlar, hayvanlar, doğa, beslenme kalitemiz, beslenme çeşitliliğimiz floramızın şekillenmesini sağlar.

  1. FLORAMIZIN YAŞAM DÖNGÜSÜ NEDİR?

Floramız dinamik bir süreç yaşar. Canlıdır, sürekli olarak kendini yeniler, bizler gibi onlarında yaşaması için belirli koşullara ihtiyacı vardır. Gün içerisinde floramızın yaşlanmış ve ölü üyeleri doğal yolla sindirim sistemi boyunca ilerleyerek gaita (dışkı) yoluyla atılır. Gaita hacmimizin yaklaşık %60’ı ölü ve canlı flora atıklarımızdan oluşur. Flora sürekli olarak kendini yenilediği için herhangi eksikliği hissedilmez. Bu döngü ömür boyu devam eder ve her yeni güne yeni, canlı ve sağlıklı flora ile uyanırız. Bir gün önceki floramızı tama yakını gaita yolu ile atılırken her gün yenilenmiş bir floraya sahip oluruz ve bu dur durak bilmeyen süreç ömür boyu devam eder. FLORAMIZ bulunduğu bölgedeki salgılarımızla hem korunur hem de beslenir. Ayrıca bizim tükettiğimiz besinler aynı zamanda floramız için de beslenme kaynağıdır.

  1. FLORAMIZA ZARAR VEREN ETKENLER NELERDİR?

Floramıza zarar veren en önemli etken yeterince beslenmesini sağlayamamızdır. Bizim gibi floramızın da açlığa dayanabilme sınırı vardır. Floramıza zarar ve diğer etkenler ise kötü beslenme, alkol, sigara, besin kalitesi vs olarak sıralanabilir.

Bazı sebeplerden dolayı uzun süre ağızdan beslenmenin durması flora hasarı oluşmasına ve zaman zaman bu hasarın kalıcı olmasına sebep olabilir. Bu duruma verilecek en tipik örnekleri gıdaya ulaşamamaktan kaynaklı kronik açlık, yoğun bakım tedavilerinde ağızdan beslenmenin yapılamaması, cerrahi uygulamalar nedeniyle ağızdan beslenmenin uzun dönem durdurulması olarak sayabiliriz.

Hastalık nedeniyle kullandığımız antibiyotikler hastalık etkeni mikropları yok ederken aynı zamanda floramıza da zarar vermektedir. Floramıza birçok etken zarar vermekle birlikte oransal olarak en büyük tahribat kullanılan antibiyotik kaynaklı olmaktadır.

Birçok hastalık için kullanılan KORTİKOSTEROİD başlığı adı altındaki ilaçlar da flora hasarı oluşması ciddi paya sahiptir. Ayrıca bu grup ilaçlar genelde uzun dönem kullanılmakta ve florada oluşan hasar geri dönüşsüz olmaktadır.

Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçları ve radyasyon da florada geri dönüşsüz tahribatlara neden olmaktadır.

Bir diğer başlık ise yukarıda bahsedilenler kadar gündeme getirilmese bile en az onlar kadar zararlı olan ve çoğu zaman farkında dahi olmadan maruz kaldığımız TARIM İLAÇLARI’dır(Pestisitler).

Bunu dışında çevresel kirlilik başlığı altında değerlendirebileceğimiz su ve hava kirliliği, endüstriyel kirlilik, sigara, iyonize radyasyon, biyolojik ve kimyasal kirlilik de flora hasarı oluşmasında önemli etkenlerdir.

Bağırsak florasının bozulmasında bir önemli etken de KRONİK İSHALDİR.

 

  1. FLORAMIZI NASIL KORURUZ ve ZENGİNLEŞTİREBİLİRİZ?

Nasıl Koruruz:

  • Hekim kontrolü dışında antibiyotik ve kortikosteroid kullanılmayarak.
  • Mümkün olduğunca doğal beslenerek.
  • Tükettiğimiz gıdaları zirai ilaç kalıntılarından arındırarak
  • Dengeli ve kaliteli beslenerek.
  • Çevresel kirliliğe daha az maruz kalarak.
  • İyonize radyasyondan kaçınarak.
  • Düzenli egzersiz yaparak.
  • Sigara ve alkolden uzak durarak.
  • Çalıştığımız veya yaşadığımız ortamlarda koruyucu tedbirler alarak.

Nasıl Zenginleştirebiliriz:

  • Doğumdan itibaren en az bir yıl anne sütü alarak.
  • İlk yedi yaşta mümkün olduğunca fazla sağlıklı akranları ile yakın temasını sağlayarak.
  • Normal doğum (vajinal) teşvik edilerek.
  • Çok farklı coğrafyaları gezerek ve beslenme kültürü ile tanışarak.
  • Bize yeni flora kazandıracak doğal besinler tüketerek (ekşi mayalı ürünler, sirke, turşu, kefir, yoğurt, peynir, tarhana, sucuk vb.)
  • Gerektiğinde sağlıklı kişilerden ‘’FLORA NAKLİ’’ yaparak.

 

  1. FLORA BİYOÇEŞİTLİLİĞİNİ ARTIRMADA ‘’GENETİK HAFIZAMIZ’’

Genetik hafızamız, sindirim sisteminde bu güne kadar tanımlanmış fakat bünyemizde daha önce hiç barındırmamış olduğumuz FLORA BAKTERİSİNİ tanımakta ve yaşayabileceği lokalizasyona ulaştığı anda o bölgede tutunmasını ve çoğalarak orada kolonizasyon oluşturmasını ve artık sindirim sisteminin yeni bir flora üyesi olarak ömür boyu işlev görmesini sağlamaktadır. Yeter ki yeni bir flora bakterisi ile bir temas sağlansın, gerisini genetik hafızamız bir şekilde halledip flora biyoçeşitliliğimizi artırmaktadır.

Doç. Dr. Murat KANLIÖZ

Flora Nakli Enstitüsü

 

Bize Yazın

WhatsApp

Hemen Ara