Sibo Hastalığı Tedavisi

SİBO Nedir?

Sibo Hastalığı Tedavisi : İngilizce Small İntestine Bacterial Overgrowth kelimelerinin baş harflerinden oluşan kısaltmadır. Türkçe karşılığı olarak, ince bağırsakta bakterilerin aşırı çoğalması diyebiliriz.

SİBO Nasıl Oluşur ?

Normalde ince bağırsaklarımızda, kalın bağırsaklarımıza göre çok daha az FLORA bakterisi bulunur. Sık antibiyotik kullanma, uzun süreli antibiyotik kullanma, kemoterapi, radyoterapi, uzun süre ağızdan beslenmenin durması (yoğun bakım süreci vb.), beslenme yetersizliği, beslenme bozukluğu, böbrek yetmezliği, diyabet, mide asidini azaltan ilaçların çok kullanılması, siroz hastalığı, pankreatit, aşırı alkol tüketimi, immünsüpresif tedavi, kronik ishal, ağır metal zehirlenmeleri, Pestisitler (Tarımsal İlaçlar), geçirilen sindirim sistemi cerrahileri, geçirilen ağır sistemik infeksiyonlar vb. birçok sebepten kaynaklanabilir. SİBO oluşması ve bağırsak FLORA dengesinin bozulması ardından Geçirgen Bağırsak Sendromuna (Leaky Gut Syndrome) ve diğer otoimmün hastalıkların gelişmesine neden olur.

FLORA NEDİR ?

İnsan vücudunun belli bölgelerinde, bizlerle barış içinde yaşayan, bizlere zarar vermeyen, yaşadığı bölgenin yaşamsal fonksiyonlarına katkı sunan, olmaması durumda sağlık problemlerine neden olan, fonksiyonlarını başka bir şekilde telafi edemeyeceğimiz, sürekli kendisini yenileyen, uygun yaşam koşullarında çeşitliliği artan, bazı olumsuz durumlarda sayısı ve biyoçeşitliliği azalan mikroorganizmalarla birlikte yaşarız. Bunların genel ismi FLORA’dır.

Konumuz sindirim sistemi florasıdır. Sindirim sistemi ağızdan anüse kadar olan alanı tanımlamaktadır. Sindirim sisteminde ağız, boğaz, gırtlak, yemek borusu, mide, ince ve kalın bağırsak boyunca her bölgede kendine özgü fonksiyonları olan flora üyeleri bulunur. Bunlar kendi alanlarına spesifik olup başka alanda yerleşmez ve yaşamazlar.

Bugüne kadar insanların sindirim sisteminde tanımlanmış flora bakteri çeşidi 1054’dür. Flora çeşitliliği yaşam kalitesini etkileyen en önemli unsurlardan biridir.

İNSANLAR TÜM SİNDİRİM SİSTEMİNDE KAÇ ÇEŞİT FLORA BAKTERİSİ BARINDIRIR ?

Yaşanılan çevresel koşullar bunda en önemli etkendir. Büyük metropollerede flora çeşitliliği 50-60’lara kadar düşerken kırsal bölgelerde artmaktadır. Türkiye’de ortalama olarak insanlar tüm sindirim sistemi boyunca 100-110 civarında flora çeşitliliğine sahiptir.

Sindirim sistemi florası biyoçeşitliliği ne kadar fazla ise o ölçüde sağlıklı, kaliteli ve uzun bir ömür yaşanır. Flora elemanlarımızın birçok fonksiyonları vardır ve bundan dolayı vazgeçilmezdir.

FLORANIN FONKSİYONU NEDİR ? NEDEN ÖNEMLİDİR ?

Her bölgenin florası bulunduğu bölgede dışarıdan gelen patojenlerle savaşan en önemli yapılardır. Eğer o bölgenin florası azalmış, tahrip olmuş veya yok olmuşsa ilgili alan patojen mikroorganizmalar tarafından işgal edilir. Sindirim sistemi florası bulundukları bölgede mukus adı verilen tüm sindirim sistemi iç yüzeyini kaplayan jelimsi bir salgının oluşmasında son derece kritik öneme sahiptir. Eğer mukus olmaz ise yediğimiz, içtiğimiz gıdalar ve tüm sindirim sistemi salgıları direkt olarak sindirim sistemi yüzeyi (mukoza) ile temas eder ve temas ettiği alanlarda erezyona neden olur. Flora bulunduğu bölgenin asid-baz dengesi, enzimatik fonksiyonu, sentez fonksiyonu ve sindirim faaliyetleri için vazgeçilmezdir. Eğer flora olmazsa bu fonksiyonlarda bozulmalar oluşur. Hangi bölge flora hasarı varsa hem olduğu bölge fonksiyonu bozulur, hem de ileri ve gerisindeki fonksiyonlarda da aksaklıklara neden olur.

HER İNSANIN FLORASI AYNI MIDIR ?

Hayır. Her insanın florasını belirleyen birçok faktör vardır. Parmak izi gibidir, her insanın kendine özgü florası vardır.

Doğduğumuz andan başlayan flora kazanma süreci ömür boyu devam eder. Yeni doğan, çocukluk, ergenlik, doğurganlık dönemi, gebelik, emzirme, yaşanılan stresler, tedaviler, hastalıklar, beslenme vb. birçok faktör flora çeşitliliğinin artma ve azalmasında etkilidir. Fakat tüm insanlarda en kaliteli ve çeşitliliği yüksek flora 20-30 yaşlarında görülür. Yaşlanma ile flora biyoçeşitliliği gittikçe azalır ve birçok hastalığa zemin hazırlar.

FLORA OLMAZSA NE OLUR ?

Yaşam olmaz.

BAĞIRSAKLARIMIZIN SEÇİCİ GEÇİRGENLİĞİ NEDİR ?

İnce bağırsaklarımız yaklaşık 8 metre uzunluktadır. Bağırsaklarımızın içi kıvrıntılı yapıya (villus) sahip olduğu için çok geniş emilim yüzey alanına sahiptir. Ortalama olarak bağırsaklarımızın iç emilim yüzey alanı 16.000-18.000 m2’dir. Bu alan büyük bir futbol stadyumu kadardır. Villuslar da yine yüzey alanını artırmak için kıvrıntılı emilim yüzeyi ulan mikrovillus yapılarına sahiptir. Mikrovilluslar tek sıralı endotel hücresi ile döşelidir. Bu hücreler birbirine sıkı sıkıya kenetli haldedir. Bu sıkı bağlantılar ‘’Tight Junctions (zonula occludens)’’ olarak adlandırılır. Sıkı bağlantının tesis edilmesi ve sürdürülmesinde ‘’ZONULİN’’ adlı protein önemlidir. Sindirimi gerçekleşen besin ögeleri bu hücreler arasından emilerek kan dolaşımına geçer. Bağırsaklarımız seçici geçirgen özelliğe sahiptir. Bu özelliği sayesinde zararlı maddeler, mikroplar, sindirimi tam gerçekleşmemiş makro moleküller bağırsaklardan kan dolaşımına geçemez. Mukoza ile kaplı bu bağırsak emilim tabakasının yüzeyi mukozayı oluşturan endotel tarafından üretilen ‘’MUKUS’’ olarak adlandırılan jelatinimsi salgı ile kaplıdır. Bu mukus sayesinde bağırsak içeriğinin (gıdalar, sindirim salgıları) direkt olarak mukoza ile teması önlenir. Bu sayede bağırsak emilim yüzeyi dış etmenlerden korunmuş olur. MUKUS oluşmasında bölge florasının olması zorunluluktur. MUKUS olmayınca mukozada endotel hasarı ve sonuç itibarıyla bağırsağın seçici geçirgenliği bozulur ve ‘’GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU’’ olarak adlandırılan tablo ortaya çıkar. Geçirgen bağırsak sendromu sonucu bağırsaklardan kan dolaşımına geçmemesi gereken maddelerin geçişine bağlı olarak savunma sistemimiz alarma geçerek bunları yok etmeye çalışır. Böylece alerjik süreç başlar. Savunma sistemimiz kan dolaşımına geçen zararlıları yok etmeye çalışırken belli bir süre sonra kontrolden çıkarak artık kendi dokularını da yabancı(zararlı) olarak algılayıp kendi dokularına da saldırmaya başlar. İşte bu da OTOİMMÜNİTE olarak ve ortaya çıkan hastalıklar da OTOİMMÜN HASTALIKLAR (Artrit, vaskülit, GUT Hastalığı, Sedef Hastalığı, Egzema, Vitiligo, Haşimato Hastalığı vb.) olarak adlandırılır.

GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU NE DEMEKTİR ?

Flora hasarı sonrası mukus yapımının da bozulması ile mukozada oluşan tahribata bağlı olarak bağırsağın seçici geçirgen özelliğini yitirmesidir.

SİBO OLUNCA NE OLUR ?

SİBO olunca normalde ince bağırsaklarımızda olması gerekenden fazla Flora bakterileri ve patojen bakteriler artar. Buna bağlı olarak bağırsakların işlevi bozulur. Sindirim ve emilim bozuklukları oluşur. Yediğimiz gıdaların çoğunu artmış bakteri kolonizasyonu tükettiği için beslenme bozuklukları, tüm besin ögelerinin eksiklilerine bağlı rahatsızlıklar görülür. SİBO olan kişilerde çoğunlukla FLORA BAKTERİ ÇEŞİTLİLİĞİ de sınırlıdır. Flora bakteri çeşitliliği ne kadar fazla ise SİBO olma ihtimali de o oranda az olacaktır.

SİBO BELİRTİLERİ NELERDİR?

Şu bulgular var ise SİBO’dan şüphelenmek gerekir. Karın ağrısı, kabızlık, ishal, bağırsak huzursuzluğu, karında şişkinlik, hazımsızlık, kronik yorgunluk, depresyon, kaşıntı, gıda alerjisi, kilo kaybı, besin intoleransları (süt, gluten vb.) ve sebep olduğu otoimmün hastalık bulguları varsa SİBO olabileceği düşünülür.

SİBO TANISI NASIL KONULUR ?

Tanısı en kolay SİBO nefes testiyle konulur. Glukoz ve laktuloz verilerek nefesden metan ve hidrojen ölçümü ile yapılır. Bu test kolaydır fakat yanlış negatif ve yanlış pozitif sonuç verebilir.

Bir diğer test ve en güvenilir olanı, endoskopik olarak girilerek alınan ince bağırsak içeriğinin incelenmesidir.

Bir başka test ise gaitanın mikrobial analizinin yapılmasıdır. Bağırsak içi örnek alınması kadar olmamakla birlikte güvenilir indirekt bir testtir.

SİBO NİÇİN ÖNEMLİDİR ?

Sebep olduğu hastalıklar nedeniyle önemlidir.

SİBO NASIL TEDAVİ EDİLMEKTEDİR ?

Çoğunlukla yapılan uzun süreli (2-4 hafta), çoklu antibiyotik tedavisi yapılır. Burada amaç oluşan bakteri kolonizasyonunu azaltmaktır. Tedavi sonrası hastalarda çoğunlukla rahatlama izlenir. Fakat burada yapılan tedavi ile tüm sindirim sistemi florası da hasar alacağı için ciddi flora hasarı bulguları izlenir. En sık rastlanan diğer komplikasyon ise tedaviye bağlı gelişen ishaldir. İshal olguları zaman zaman kronik hal alabilir. Antibiyotik tedavisine probiyotik destekleri eklenmektedir.

Bizim klinik olarak önerimiz FLORA NAKLİ’dir. Çünkü sağlıklı, çeşitliliği fazla ve zengin floranız varsa sindirim sistemimizde SİBO oluşması ve patojen işgali söz konusu olmaz. Sağlıklı flora transferi yapılabilirse probiyotik veya prebiyotik ihtiyacı da olmaz.

FLORA NAKLİ NEDİR ?

Sağlıklı en az bir FLORA DONÖRÜNDEN genel anestezi altında endoskopi ve kolonoskopi yapılarak sindirim sisteminin yaklaşık 30 farklı anatomik bölgesinden, her bir bölge kendi özelliklerine uygun serumlarla yıkanıp geri aspire edilerek her bir bölgeden alınmış flora örnekleri birtakım özel işlemlere tabi tutulduktan sonra hasta kişinin eşdeğer anatomik bölgelerine yine aynı şekilde genel anestezi altında endoskopik ve kolonoskopik olarak aktarılması işlemidir.

Endoskopik obezite tedavileri ve flora nakli  hakkında detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Flora Nakli Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Mevcut florasında küçük bir örnek verir.

Nakil ve sonrası klinik takip 24 saatte tamamlanarak taburcu edilir.

Hayır. Flora bağışçısı olmak için genetik akrabalık gerekmez.

Tercihen aynı cinsiyetten yapılması uygun olur. Fakat cinsiyet kısıtlaması yoktur.

Evet. Eğer geride kalan bağırsak dokusu nakledilecek florayı kabul edebilecek nitelikte olur ise ömür boyu kalıcı olacaktır.

Çocuk yaş grubuna yapılan flora nakillerinde mümkün olduğu kadar hasta ve donörün birbirine yakın yaşta olmasını isteriz. 18 yaş üzerinde ise bu eşdeğer yaş koşulu aranmaz. Erişkinlerde tercihen 20-30 yaş grubu donör adayları tercih edilir. Fakat 18-50 yaş arası sağlıklı ve kaliteli floraya sahip herkes yukarıdaki tablo 1 koşullarını karşılıyorsa donör adayı olabilir.

Bize Yazın

WhatsApp

Hemen Ara