Geçirgen-Bağırsak-Sendromu-Tedavisi

Geçirgen Bağırsak Sendromu Nedir  ?

Geçirgen Bağırsak Sendromu Tedavisi : İnce bağırsaklarımız yaklaşık 8 metre uzunluktadır. Bağırsaklarımızın içi kıvrıntılı yapıya (villus) sahip olduğu için çok geniş emilim yüzey alanına sahiptir. Ortalama olarak bağırsaklarımızın iç emilim yüzey alanı 16.000-18.000 m2’dir. Bu alan büyük bir futbol stadyumu kadardır. Villuslar da yine yüzey alanını artırmak için kıvrıntılı emilim yüzeyi olan mikrovillus yapılarına sahiptir. Mikrovilluslar tek sıralı endotel hücresi ile döşelidir. Bu hücreler birbirine sıkı sıkıya kenetli haldedir. Bu sıkı bağlantılar ‘’Tight Junctions (zonula occludens)’’ olarak adlandırılır. Sıkı bağlantının tesis edilmesi ve sürdürülmesinde ‘’ZONULİN’’ adlı protein önemlidir. Sindirimi gerçekleşen besin ögeleri bu hücreler arasından emilerek kan dolaşımına geçer. Bağırsaklarımız seçici geçirgen özelliğe sahiptir. Bu özelliği sayesinde zararlı maddeler, mikroplar, sindirimi tam gerçekleşmemiş makro moleküller bağırsaklardan kan dolaşımına geçemez. Mukoza ile kaplı bu bağırsak emilim tabakasının yüzeyi mukozayı oluşturan endotel tarafından üretilen ‘’MUKUS’’ olarak adlandırılan jelatinimsi salgı ile kaplıdır. Bu mukus sayesinde bağırsak içeriğinin (gıdalar, sindirim salgıları) direkt olarak mukozaya teması önlenir. Bu sayede dış etmenlerden korunmuş olur. MUKUS oluşmasında bölge florasının olması zorunluluktur. MUKUS olmayınca mukozda endotel hasarı ve sonuç itibarıyla bağırsağın seçici geçirgenliği bozulur ve ‘’GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU’’ olarak adlandırılan tablo ortaya çıkar. Geçirgen bağırsak sendromu sonucu bağırsaklardan kan dolaşımına geçmemesi gereken maddelerin geçişine bağlı olarak savunma sistemimiz alarma geçerek bunları yok etmeye çalışır. Böylece alerjik süreç başlar. Savunma sistemimiz kan dolaşımına geçen zararlıları yok etmeye çalışırken belli bir süre sonra kontrolden çıkarak artık kendi dokularını da yabancı(zararlı) olarak algılayıp kendi dokularına da saldırmaya başlar. İşte bu da OTOİMMÜNİTE olarak ve ortaya çıkan hastalıklar da OTOİMMÜN HASTALIKLAR (Artrit, vaskülit, GUT Hastalığı, Sedef Hastalığı, Egzema, Vitiligo, Haşimato Hastalığı vb.) olarak adlandırılır

GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU NE DEMEKTİR ?

Flora hasarı sonrası mukus yapımının da bozulması ile mukozada oluşan tahribata bağlı olarak bağırsağın seçici geçirgen özelliğini yitirmesidir.

GAİTADA ZONULİN TESTİ NEDİR ?

Bağırsağın seçici geçirgenliğinin bozulması sonrası onarım faaliyetlerinde normalden çok daha fazla miktarda ZONULİN isimli protein kullanımı gerçekleşir. Buna bağlı olarak da gaita yoluyla atılan zonulin proteini miktarı artar. Gaitada ZONULİN ölçümü yapılarak bağırsaklarda seçici geçirgenliğin zarar görüp görmediği konusunda dolaylı olarak fikir sahibi oluruz.

GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU SONRASI NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER OLUR ?

  • Flora hasarı ve sonrasında bu durumun oluşmasıyla en dramatik değişiklik inflamasyonun şiddetine bağlı olarak bağırsak emilim yüzey alanı GERİ DÖNÜŞSÜZ olarak azalır. Yapılacak tedaviler ile ancak mevcut rezerv korunur veya kayıp hızı azaltılır.
  • Kan dolaşımına geçmemesi gereken bağırsak içeriği de kan dolaşımına geçeceği için savunma sistemimiz bunları yok etmek için mücadele eder. Belli bir aşamadan sonra bu mücadele hedefinden sapıp vücudun kendi dokularına da saldırmaya başlar. Bu tablo ‘’OTOİMMÜNİTE’’ olarak adlandırılır. Otoimmün hastalıklardan (romatizma, fibromyalji, GUT hastalığı, vitiligo hastalığı, Sedef hastalığı vb.) biri başladıktan sonra diğer otoimmün hastalıkların oluşması tetiklenir.
  • Beslenme bozuklukları olur
  • Gelişim bozuklukları olur
  • Başta depresyon olmak üzere birçok psikiyatrik hastalık başlayabilir
  • Dışkılama bozuklukları olur
  • Huzursuz bağırsak hastalıkları olur (IBS, spastik kolit)
  • İnflamatuar bağırsak hastalıkları tetiklenir ( Crohn hastalığı, Ülseratif kolit)
  • Laktoz ve gluten enteropatisi tetiklenir
  • Sayısı gittikçe artan birçok gıdaya karşı gıda alerjisi gözlenir.

Geçirgen Bağırsak Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Bağırsak duvarının normalden daha geçirgen hale geldiği bir durumu ifade eder. Bu durum, bağırsaklardan kana sızan zararlı bakterilerin, toksinlerin ve yiyecek parçacıklarının vücutta bir dizi sağlık sorununa neden olabileceği teorisine dayanır.

Bununla birlikte, geçirgen bağırsak sendromu halen tıbbi çevrelerde tamamen kabul gören bir tanı değildir ve belirtileri genellikle diğer sindirim sistemi rahatsızlıklarıyla benzerlik gösterir. Ancak, bağırsak geçirgenliği ile ilişkilendirilen bazı yaygın belirtiler şunlar olabilir:

Sindirim Sorunları: İshal, kabızlık ve şişkinlik, geçirgen bağırsak sendromunun en belirgin belirtileridir.

Besin Hassasiyetleri: Belirli gıdalara karşı hassasiyet, bağırsak geçirgenliği ile ilişkilendirilir.

Ağrılar ve Sızılar: Eklem ağrısı ve kas ağrısı, bağırsaklardan kana sızan zararlı bakteri ve toksinlerin neden olabileceği bir inflamatuar yanıttan kaynaklanabilir.

Yorgunluk: Kronik yorgunluk ve enerji eksikliği, geçirgen bağırsak sendromuyla ilişkili olabilir.

Cilt Sorunları: Akne, egzama veya diğer cilt rahatsızlıkları, bağırsaklardaki problemların bir yansıması olabilir.

Mood Bozuklukları: Depresyon, anksiyete ve diğer duygu-durum bozuklukları, bağırsak sağlığı ile beyin sağlığı arasındaki bağlantıyı destekleyen araştırmalarla ilişkilendirilmiştir.

Otoimmün Hastalıklar: Geçirgen bağırsak sendromunun, otoimmün hastalıkların gelişimine zemin hazırlayabileceği düşünülmektedir.

Beslenme Eksiklikleri: Demir eksikliği anemisi veya B12 vitamini eksikliği gibi beslenme eksiklikleri, bağırsak geçirgenliği ile ilişkili olabilir.

FLORA NEDİR ?

İnsan vücudunun belli bölgelerinde, bizlerle barış içinde yaşayan, bizlere zarar vermeyen, yaşadığı bölgenin yaşamsal fonksiyonlarına katkı sunan, olmaması durumda sağlık problemlerine neden olan, fonksiyonlarını başka bir şekilde telafi edemeyeceğimiz, sürekli kendisini yenileyen, uygun yaşam dönemlerinde çeşitliliği artan, bazı olumsuz durumlarda sayısı ve biyoçeşitliliği azalan mikroorganizmalarla birlikte yaşarız. Bunların genel ismi FLORA’dır.

SİNDİRİM SİSTEMİNDE YAŞAYAN KAÇ ÇEŞİT FLORA BAKTERİSİ TANIMLANMIŞTIR ?

Bugüne kadar insanların sindirim sisteminde tanımlanmış flora bakteri çeşidi 1054’dür.

İNSANLAR TÜM SİNDİRİM SİTEMİNDE KAÇ ÇEŞİT FLORA BAKTERİSİ BARINDIRIR ?

Yaşanılan çevresel koşullar bunda en önemli etkendir. Büyük metropollerde flora çeşitliliği 50-60’lara kadar düşerken kırsal bölgelerde artmaktadır. Türkiye’de ortalama 100-110 civarıdır.

FLORA NAKLİ NEDİR ?

Flora Nakli ; sağlıklı en az bir FLORA DONÖRÜNDEN genel anestezi altında endoskopi ve kolonoskopi yapılarak sindirim sisteminin yaklaşık 30 farklı anatomik bölgesinden, her bir bölge kendi özelliklerine uygun serumlarla yıkanıp geri aspire edilerek her bir bölgeden alınmış flora örnekleri birtakım özel işlemlere tabi tutulduktan sonra hasta kişinin eşdeğer anatomik bölgelerine yine aynı şekilde genel anestezi altında endoskopik ve kolonoskopik olarak aktarılması işlemidir.

FLORA NAKLİ KALICI TEDAVİ MİDİR ?

Evet. Eğer geride kalan bağırsak dokusu nakledilecek florayı kabul edebilecek nitelikte olur ise ömür boyu kalıcı olacaktır.

FLORA ÇEŞİTLİLİĞİNİN FAZLA, ZENGİN ve KALİTELİ OLMASI BİZE NE KAZANDIRIR ?

Sağlıklı, kaliteli, verimli, mutlu ve uzun bir ömür kazandırır.

FLORA ÇEŞİTLİLİĞİ NEDEN BU KADAR ÖNEMLİDİR ?

Florayı kendi alanında ihtisaslaşmış personel, sindirim sitemimizi de bir fabrika olarak düşünebiliriz. Fabrikanın ne kadar kaliteli personeli varsa oradan o ölçüde kaliteli ürün çıkar. Sindirim sistemimizin her bir noktasının çok özel binlerce işlevi vardır. Flora bu işlevlerin gerçekleştirilmesinde yaşamsal öneme sahiptir.

Gaita nakli tedavileri ve flora nakli fiyatı bilgisi hakkında detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Flora Nakli Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Mevcut florasında küçük bir örnek verir.

Nakil ve sonrası klinik takip 24 saatte tamamlanarak taburcu edilir.

Hayır. Flora bağışçısı olmak için genetik akrabalık gerekmez.

Tercihen aynı cinsiyetten yapılması uygun olur. Fakat cinsiyet kısıtlaması yoktur.

Evet. Eğer geride kalan bağırsak dokusu nakledilecek florayı kabul edebilecek nitelikte olur ise ömür boyu kalıcı olacaktır.

Çocuk yaş grubuna yapılan flora nakillerinde mümkün olduğu kadar hasta ve donörün birbirine yakın yaşta olmasını isteriz. 18 yaş üzerinde ise bu eşdeğer yaş koşulu aranmaz. Erişkinlerde tercihen 20-30 yaş grubu donör adayları tercih edilir. Fakat 18-50 yaş arası sağlıklı ve kaliteli floraya sahip herkes yukarıdaki tablo 1 koşullarını karşılıyorsa donör adayı olabilir.

Bize Yazın

WhatsApp

Hemen Ara